Muhtesibden protesto şiirleri
YETİMLER İSYANDA
Bir doğum beklemekte yer! Çorak topraktır yeryüzü!
Gelişine hasret toprak, gayri gülmez yetimin yüzü
Biz bize yettik ya Resul! İterler garibi, öksüzü
Ağlar yavru duymazlar! Gaflete döndü cahilin yüzü!
Nasıl Müslüman! Fikretmez! Hem Kur'andır her cüzü!
Ayağına çarık etti imanı! Çıkarır! Dönmüştür gözü!
İhtirası komaz mangalda külü, siyasetin harlıdır közü
Bakmaz ayete! Muhalefette! Nasipsiz mi! Unutmuş mu özü
Suret-i Hakk'dan sanırsın lakin! Küfürden ağırdır gürzü
Az kaldı yıkacak atiyi! Bir eyler nefsi yokuşu düzü
Sen! Yetimler Babası! Sensin Yar! Sensin sözümün özü!
Gel Resul! Zulme boyanır yeryüzü! Baharda istemem güzü
19 Mart 2008
Suzan ÇELİK
DİLİ YOK SEVDANIN
Biz böyle severiz canım, dilsiz, lisansız
Her dil sevdamızı anlatır, ansız zamansız
İçinde Yar olsun, böyle bakarız su-i zansız
Yanar yürek, dağılır zerre sancısız kansız
Kalırız namsız-nansız, olmaz ki sevdasız aşksız
Yok yerimiz yurdumuz, yolumuz bir, afak sınırsız
Yatağımız topraktan, Dost omzuna dayandık cansız
Kaşığımız tasımız bir, aynı ekmeği böldük katıksız
Gönüllerle konuşuruz biz, her dili anlarız
Meşk ederiz ruhlarla demsiz-devirsiz mekansız
Hatta halay çekeriz derinden.. sazsız ozansız
Böyledir yolumuz, inanırız öyle.. Şeksiz-gümansız!
21 Haziran 2007
Suzan ÇELİK
GÜL KAYBETTİ
Töremiz yıkıldı ağalar beyler,
Para-pul kazandı biz kaybettik.
Demişti bize cümle peygamberler;
Ahir zaman kazandı.. BİZ KAYBETTİK!
İnler gök kubbe, duyan yok ah-u zarı
Kör olmuş hem gözler, boşadır nazarı
Kurdular pazarı.. Vurdular hızarı
Söz bitti burada, biz kaybettik.
Sevdamız vardı, iddiamız Hakk üzre
Gül-hilal uğruna bir kavga! Adalet içinde
Şehitlerle yürüdük yolumuz Yar’e diye..
Şarkılar kazandı ey dostlar! Biz.. Kaybettik
Gül akıttık Keş Dağı’ndan meydana
Gülsün diye; masum yavru ve ana
Söz söyledik Anadolu’dan yana
“Batı” oldu başımız, biz kaybettik
20 Haziran 2011
Suzan ÇELİK
SEVDAYA VURULDUM
Ah Sevgili! kaç geceden sabaha aynı hayalle erdirdin
Bu bekleyiş yaşama özlemdi Ey Güzel! Tek Sevdiğim
Anladım, düşümdeki hali sendin Hattab Oğlu Ömer’in
Heybet, yücelik.. işte o sır yaktı, kavurdu benliğim
O bakış! Ah Sevgili o gözlerle ruhuma ne söyledin
“Adam sende..” edasıyla başımı çektiğinde nefsim
Hasret düştü yüreğime, taş kalbimi ateşten kor ettin
Yıllardır aynı sızı! Kanıyor.. kavruluyor yüreğim
Serhat ilinde rüzgardın, savurdun beni benden
Tuna gibi derin, Meriç kadar engindi sana sevgim
Yıkıcı aşktı Ey Saki! hiçlik pınarında içtiğim
Çınar ağaçlarının gölgesinde kayboldum, bittim
Edirne! Nelerden geçti şehadete sevdalı yiğitlerin
Selimiye; avlusunda yittiğim, delirdiğim sevda evim
Minber önünde okşadığım çocuklar kokusu cennetin
Aşıklar yükseldi üzerine ilahi fısıldayan kubbelerin
Sultanım! Gönüller seni söylüyordu; Herşey sen!
Camilerine “Allah” yazılı şehirde sendin gördüğüm
Sana meftundu “Hayy-Hak!” haykıran sufi erenlerin
O evin penceresinden yalnız senin huzuruna eğildim
Allah için sevdim "adam gibi" delice.. O sevda sendin
Bir garip aşkla seyyah oldu ruhum, yoluna düştüm
Derin haykırıştı.. Her atışı aşkınaydı bu kalbin.
Yine yak! Geçir her şeyden; Al elinden şu nefsin
4 Aralık 2003
Suzan ÇELİK
ZOR SEVDA
İmtihan, derin çizgidir avuçlarımda
Sil baştan, aynı işte.. yine aynı kavga
Bu zamanda hak, doğru hep hor mu Usta!
Zor sevda bu Usta, anladım zor sevda!
Kaldıramam bunca yükü bilirsin ki
Çapım ne benim Usta, kilom ne ki
Yapma be kurban, bırakma.. etme Usta!
Desem de boş, kader bu değişmez ki..
Varlığım mahkum, yüreğim çarpmakta
Gönlüm ezelden tutulmuş bu deli aşka
Hem ağlar, yine de giderim be Usta!
Varsın olsun, yanmak varsa da ufukta
Beni bilirsin Usta! Sen bilirsin beni
Birtek Sen anladın zaten bu garip deliyi
Yalnız Sen anlarsın.. Sen anlarsın Usta!
Duyarsın nasılsa “gel” haykıran sesimi
Hak olsa da, bu zamanda olmazmış Usta!
Öyle dediler; sen kolayı seç, yanma..
Bilirim zor sevda! Zor sevda bu Usta!
Ama nafile, kaçmak yazılmamış kitaba
Gidiyorum yine bak Usta duymuş ol
Çaresiz, bu gidiş ateşe; tek çıkar yol
Yanalım gönlüne bereket, olsun be Usta!
Belli ki böylece diyorsun ruhuma artık ol!
Kolay mı be Usta! Olmak sanatında usta Sen
Ben zavallı çırak, günahlara kefaret yevmiyen
Yürüyorum kararsızca.. Bırakma.. Himmet Usta!
Sen yine de “ol” de kurban olurum belki ölmeden
19 Aralık 2003
Suzan ÇELİK
KARDEŞİM HÜZÜN
Seher vakti yine esmektesin gönlüme usuldan
Bir mektup mu getirdin ne ah! Nazlı Yardan
Götür beni hasretiyle yandığıma al buradan
Bilirsin hüzün, sensin ruhuma en çok yakışan
Bitmese büyük kavgalar yine dertlere salsan
Salınırken eşsiz endam, ateşiyle sen yaksan
Ruhumu O’na erdirsen, Sevgilime vardırsan
Beni bende komasan o eşsiz vuslata daldırsan
İçimde bir yarasın yarım kalmış sevdalardan
Aynı türküyü söyler gibisin deli aşıklardan
Kalan sermaye sensin hep yiğitliğin ardından
Ne olur ruhuma hep o eşsiz nağmeyi fısıldasan
Sensin gecenin bir yarısı apansız uyandıran
Eritip benliğimi Sevgilinin özüne daldıran
Beni alıp benden, dua dua Rahmana vardıran
Tek sen varsın bu dünyada dost yüzünü andıran
Eşsiz gökyüzü seni çalmış renk diye Seydadan
O’ndan esen koku da sensin ayıltan uykulardan
Engin deryana dalsam, zulüm yok olsa kahrından
Her yürekte sen olsan, biter acılar sen sarsan
17 Aralık 2003
Suzan ÇELİK
ASRIN AŞKI BEKLEYİŞİ
Dünya malum sona doğru döndürmekte evreni
Semirdi zulüm, yetimler aç; pas tuttu kalpleri
Her yanı kararmış toprak bile vefasız, sevmiyor bizi
Son bir umutla çektik bataklıktan çırpınan sinemizi
Yarimiz birtek Mevla, duysun diye sesimizi,
Yoluna girdik; Evladına verdik nasırlaşan kalp elimizi
Sen Habib-i Rahmansın; Ey Asırlar Fatihi!
Sana hasret tüm zamanlar, gel Ey Resul, güldür çehremizi
Kaç gönüle daldık, kaç vefasız kapı döndürdü bizi
Yorgun düştü gönlümüz ararken viranede gönül evini
Yanmıştık, suya hasrettik; Hak nasip eyledi Menzilini
Gönül Sultanı’nın dergahında vardık sevdik Ehl-i Beytini
Nakş olsun yiğitlik ruhumuza diye Usta’ya sunduk dilimizi
Ebubekirler, Ömerler, Aliler, Osmanlar bekliyor gelişini
Kapına vardık, Ey Merhametliler Merhametlisi!
Gel artık; aşk olsun, umut dolsun.. açtık gönül hanemizi
6 Ocak 2004
Suzan ÇELİK
HOŞGÖREMEM NAMERDİ
Sufilik bir hırka- bir lokmadır.. Dediler çekil ve sus ha!
Lakin ucuz mudur?.. ki hırka ve lokma hatırına bu dava
Kalp-ruh safilik iddiasında, bu uğurda gel de çalışma
Ten çürütmek lazım, böyle varılmaz, yol uzun, er sırra
Nice erler geçti bu meydandan, gör toprağa serdi özün
Sakınmadı elin, çaldı kılıç, saklamadı budaktan gözün
Var mı öyle üç kuruşa beş hırka hesabı! Nerede gördün
Zulüm düzeni belli, kaymağından sana ne.. Bu mu usulün!
Yok kemiği dilin batmaz, yine susmak olmaz söz Sultan’ın
Sada kılıcın vurduk us için, ki ağırdır yarası diye asanın
Hak sözün duymayınca insan, kapılır seline cehil safının
Onun için söyleriz, didiniriz hırkası hatırına bu sevdanın
Hatırla ey sufi ki bir zaman bu kapıdan sen de geçtin
Nasıldı edep, adap, o yolda sen sen miydin yoksa neydin?
Ustan ne demişti? Tavında dövüldün ham demirdi yüreğin
Vurma tavlanmam gerek dersin! Tav oldun ha sapına küreğin
Kalk artık yerinden, hatırla o sesi! Sen bu değilsin
At üstünden zamane sevdaları, sen eğilme asır eğilsin
Yusuf’un zindanıdır dünya; düşün, Züleyha da değilsin
Yusuf kalamazsan Züleyha ol ki öyle merttir denilsin
Hatırla o şarkıları ki, hani bitmezdi hiçbirşey burada
Beraber yürümek vardı, ne arar sorarsın bu yoldan başka
Sabret sen de ey sufi, gaflet mi sabır! Mücadele! Unutma
Arşa böyle yükselir mazlumun sesi! Sen konuş ha! Susma!
20 Haziran 2007
Suzan ÇELİK
DÜZENBAZLIK SANAT DEĞİL
Düzensizlikten muzdaripti halin, Hatırla ki Hak’ka susamıştın
Asır dönüyordu, o nizamı özledin, sen intizama muhtaçtın
Nasıl bildin Medreseyi! Yusufiye’de niye kaldın.. Hem yattın
Şimdi düzen bu.. Öyle mi! Böyle miydi söyle senin sanatın!
Sokaklarda yetim, aç!.. Çare yok, ana-bacı bile muhtaç
İstediğin kadar para saç, kapı aç. Hasta kapıda, yok ilaç
Böyle gitmez dedi Rabbin, unuttuysan bak Kitab’a O’nu aç
Sen de vuracaksan düzenden dem, yazık! Bitti mi sanatın!
Adalet dedin Ömer gibi, derdine taliptin bir sefil koyunun
İsminde de vardı unutma! Kurtul artık ince hesabından oyunun
Hakkı vermek adalet, değil boynuna çıngırak Karamanın koyunun
Olmaz banmak düzen suyuna, ki miyarı mertlik! Bu Haksanatın!
22 Haziran 2007
Suzan ÇELİK
SAVAŞ ÇOCUKLARI İÇİN BİR ÇIĞLIK
Yine gün doğmaktadır yeryüzüne
Yine yine savaşlar olmakta; çocuklar ölmekte yine!
Bosnalı, Çeçen, Vietnamlı çocuklar da anlamamıştı
Şimdi de Filistin’de çocuklar soruyor; bu kavga niye?
Niye rahat yüzü görmüyor doğduğum topraklar?..
O bir çocuk..
Bütün çocuklar kadar masum
Bir o kadar da ağır yükü omuzlarının
Sapanının ucuna bağlarken umutlarını,
Kalbi büyüyor, büyüyor..
Küçücük bedenlere sığmıyor çığlıklar!
“Korkma!” diyor Filistinli çocuk.. ruhtur insanı yaşatan
Ve ruhlar ölmez, ruhlar yaşayacak..
Ben masumum.. Ben suçsuzum.. Ya zulüm?”
Kan kırmızıya boyanan günlerin hesabı nasıl verilir!
Onlar çocuktu!
Çeçenistan’da, Bosna’da, Vietnam’da.. ve Filistin’de
Yüzleri silinir, isimlerini söylemez olur analar
Büyüyemeyecek, adam olamayacaklardır
Bedenleri yoktur artık!
Ama, ruhları.. haykırır çığlıklarını;
Kavganız yaşanılabilir bir dünya için olsun.
23 Nisan 2002
Suzan ÇELİK
SOKAKLARIN ÇATISI OLSUN
O bir çocuk.. Bütün çocuklar kadar..
Adını değil, kimliğini sorun ona
O.. bizim çocuğumuz
Sokakların çatısı yok diyorlar
Doğru..
Nedenler çok..
Ancak bir gerçek var;
Sokakların çatısı yok!
15 Nisan 2002
Suzan ÇELİK
TOPLUMDAN MUZDARİBİM
Aşka meyyal gönüllere toplumdu engel, öyle bildim
Toplum olur yola perde, asrın oyunu budur her daim
Yar da zordan toplumdan vurmuş ya dem! Öyle zalim!
Hasılı Ey Dost, işte ben böyle toplumdan muzdaribim
3 Aralık 2007
Suzan ÇELİK
YAZAMADIM SEVDAMI
Bilmem bu viranede O’ndan başka!
Aşk nereden gelir? Gerçek yar kim?
Şair olur böyle, söz bırakmam dünyada
Düş yazarım kavgaya ben değilim alim
Ah kalemim! Vahlar sana! Yazık sana!
Kansız, cansız.. Belli eksik tasvirim
Eremedim daha bir garip kuşun sırrına
Ki dost kapısında, hem nice eylenirim
Dervişlik sevdasına, düştüm bu yollara
Halayda nefs zalim! Ya nasıl eğlenirim!
Ermek lazım ah Seydaya ve dahi rızaya
Anla artık anla Ey! Şu muzdarip halim
Kalamam yollarda! Çekme boynum dünyaya
Bilmedin ya mecnun! Ben buralı değilim
Menzil alır gönlüm, yolum gerçek sılaya
Öyle yanar dururum, bitmez asla seferim
Ekmek hangi kapıda medet! Bir tas çorba!
Sürgünüm, sürgün! Nicedir kim bilir kim!
Eriyeyim, tükeneyim.. Öyle bulunur deva
Bırak beni, ki öleyim; Yar yoluna ereyim.
3 Aralık 2007
YOLUNA DÜŞÜMDE DÜŞTÜM
Vefayı aramış üşümüştüm, ondan bu sevdaya düşümde düştüm;
Hasrettim adalete, bulamadım bu yerde, öyle kalbime döndüm
Sıddık bildirdi bana aradığım nerede; Rüyamda O’nu gördüm
Bildim! Ki Ömer’dir anahtar, O’na erince çözülür kördüğüm
İki’ye, Mevla’ya dost, Ah gitmiş Faruk! Nerededir kimbilir
Mahrur Yiğit! Gördüm ki dostlarla meşk eder! Yeri cennettedir
Kuşanmış aşk sırrını yar, ne yakışmış ölümsüzlük kisvesi
Rabbinedir rağbeti, sevdası derin, ki gayriye bakmaz belli
Var mı yerde Ona benzer? O’dur Hak’ka kul batıla heybetli
O’nsuz olmazdı ya! Ömer gitti! Dünya adlsiz! Çekilmez ki
İki’ye, Mevla’ya dost, Ah gitmiş Faruk! Nerededir kimbilir
Mahrur Yiğit! Gördüm ki dostlarla meşk eder! Yeri cennettedir
Faruk kalkmış yeryüzünden, boşa bekleme adaleti dedi zalim
Madem ölmedim, kalamam garip dedim, yine ben Ömer bekledim
Derken çıkageldi sevgilim, kulağıma sayılan isimden bildim
Sıddık yanında adalet, bildim ki Sadat yolunda ancak Ömerim
6 Aralık 2007
Suzan ÇELİK
HAKK DER SUFİLER
Derdim Hakk’tı benim, tuttu elim, az dem lakin uz gittim
Dağlardan sarptı yolum, şehit kokulu topraklardan geçtim
Nehirlere daldım, köprüler yıktı ruhum camilerde aşk içtim
Dost hatırına sakinledim.. Öyle dindirdim ben Tunam Meriç’im
Derken bir meclise uğradım, ki muhteşem! Başka yerde görmedim!
Hayırdır işleri, nakşederler sevgiyi! Sırrı nedir bilmedim
Dünya değildi besbelli! Say ki öldüm; Belki cennete girdim!
Evet ölmüştüm çoktan.. ki ölmüştü gönlüm madem; yoktu cismim
Halkada “Hakk deyin!” dedi halka kimbilir kim! Kendime geldim
Feyz esti Güzel’den! Aktı yaşım açıldı gönül ki pasını sildim!
Hakk’ı haykırış varmış meğer! Orada herkes Hakk dermiş işittim
Titredim! Adalet hakmış! Yandı Yüreğim; Gönül Eri’ne eriştim
14 Aralık 2007
Suzan ÇELİK
AŞURE
Bedbaht mecnun besbelli! Savaş açmış ayete
Dilinde küflüdür küfür, saldırırken örtüye
Hem cem olmuş hak için, sahip olmaz diline!
Çerez yapmış Hakk emrin gafil sanmış aşure!
Katık etmiş isyanın! Bilmez Nuh’un aşı ne!
Yerken kör hem nankör küfreder Efendisine!
Gözü aşındadır milletin sanki vatan aşhane
Sahip oldum der sonra kırılası eline beline!
Gör nasıldır ol aşure, çeşnideki mana ne?
İsyan birlik sayılmış birlikteki kasıt ne?
Demiş simge aşure, a zalim otur kendin ye!
Alır simgeni ha dökerim ta dağın tepesine
Böyle kıyas olmaz ah! Görülmüş mü nerede?
Bid?ate çevirmiş aşımı sanır yaptım hasene
Hayret ediyor insan, pervasızlık son radde
Nasıl çanak tutulur o rezil politika işine
Zahir zehir katmış yazıktır mübarek yemeğe
Layık mı söyle aşure haddin bilmez densize
Kalsam aç hem biilaç, neme lazım, katık ne
Kutsanmış mı? Bir bedeat, ermemiş nefasete
Tuzlu zeytin yeter! Götürsün Sure-i Tin?e!
Hüküm Veren vermiştir gerek var mı tevile
Muhalefette, nasibi yok Nur?dan tek kelime
Ahzab?a ihanetle rezildir! Hizipçi bibehre!
Dön maziye ki Dost?lar didindi hep yiğitçe
Sarptı yokuştu yollar, bakmak olmaz geriye
İtibar etme yabana ele, takılmazsın tümseğe
Korkma kalmaz gidersin sarılırsan mertliğe
Madem yanar durursun nicedir Yar diye diye
Özünde bil azığın yolun da hem daim yükseğe
Heyhat! Nice beklersin! Ne uğruna! Ne diye!
Varlık yokken vermektir Hakk yoluna hediye
30 Ocak 2008
Suzan ÇELİK
RESUL'E SESLENİŞ
Mazlum feryatta niceden, yer, sema ondan tutuşur!
Ahir demdir bu inceden, bir hainin yol tutuşudur
Dost sedasın duymaz mı ki? Nasıl namert konuşur
Söz tükenmiştir şimdi Resul bize bir ah yetişir!
Bu “Ah”a bir Sen Resul, bir de bil Dost şahittir
Dinlemez Hakk sözün ki sağır sanki kulak iğdiştir
Bilinmez dost kim? Bu ne zulmet menam? Ne iştir?
Başka değil bize Resul sade senin ışığın yetişir!
Ah Resul! Bu ne paslı urgan ne serseri gidiştir!
Çıkarmıştı arşa Vahiy, belli ki bu bir iniştir
Sesine susadı yer, mahsul bitmez, boşa ekiştir
Bize başka değil Resul dilindeki Kur’an yetişir!
Bundan geri belli böyle, Lain ektiğini biçmiştir
Ağzı olan konuşurken kimdir o! Hakk’a sus demiştir!
O ne Tevil! Nur’a-Ahzab’a! Ne cür’et! Küfrediştir!
Ondan dilimiz damakta, bu “ah” Dost’a serzeniştir
1 Şubat 2008
Suzan ÇELİK
HÜZNÜM VAR
Ah bu zamanlar! Belli gelmiştir o ahir zamanlar!
Kırıyor belimizi yar bir dem elimizi tutanlar
Boş uğraş! Nedendir Yar! Kapanmış mı kapılar!
Susamam bilirsin, ki yaralıyım! Hüznüm var!
Vefa yok mu? Nerede mertlikten nasibini alanlar
Öyle düştü yiğitler, ondan boştur bu meydanlar
Baştan sona zulmette, bir yanlışa boyandılar
Ondan bilirsin hüznüm, garibim, hüznüm var!
Söz sövüşte sanki, hem düşer asra cahiliye anlar
Kör dövüşte ah kılıç! Sanki Hakk'a düşmanlar!
Bana ne tasa, ne gam! Bilirim bizi Dost anlar
Yine eser hüznüm ah! Beni de şair yaptılar!
5 Şubat 2007
Suzan ÇELİK
BEYZAYA HASRETİM
Kırıldı kalemim, lalim söylemez dilim
Yanarım ah! Niye yine anlatamaz halim
Bir beyzaya düştüm kelebektir misalim
Yanar durur ömrüm ol beyzaya hasretim
Sade sarığın ziyasından utandı rengim
Diyemem asla o kapıda bir taşa dengim
Nasıl sevda bu Allah’ım bitmez derdim
Karanlıkta ruhum olmasa Beyza Efendim
Beyler ağalar hasretine ağlar bilirim
Ölsem de ayrılamam bil kapına gelirim
Dosttur belli, rengi beyza hali selim
Söz verdim tutmazsam ah kırılsın elim
Aman Yar! Bitmesin beyzaya muhabbetim
Nazarınla dirileyim, ki Dost’a ereyim
13 Şubat 2008
Suzan ÇELİK
ANNE
Peygamber ocağı sönmezmiş arşta
Fatıma neslinden kısmetmiş Anne
Sadık sırrın vermiş bir Maşuk’a
Tövbemiz dilinden nasipmiş Anne
Günahtan kararmış elin tutar da
Ol Dost’a götürür sunarmış Anne
Katılırken ekmeğe aslından maya
Fatıma’nın elinden tutunmuş Anne
Çorbanın tuzu O, Yüce Dergah’ta
Bir tahta kaşıkta nakışmış Anne
Kanatlanır kanaat görünür tasta
Berekettendir aşı vakıfmış Anne
Şifa sunar duadan sağalır hasta
Ölü kalbin pasını silermiş Anne
Edeptir her hali yol verir aşka
Heybetten kisveye yakışmış Anne
Garip baş köşede oturur sofraya
Muhabbeti Dost’tan sunarmış anne
Rağbeti yok asla talib-i makama
Kaftanı da hesaba çekermiş Anne
Saldırırken cehil renkli eşarba
Tülbendin oyalar nakkaşmış Anne
Sade çul işletir hanede ihlasla
Hizmetin menşei menbaıymış Anne
Sohbetin sükutun hali bir başka
Anlamak bir gizli sanatmış Anne
Annelik sırrını rahmedene sorma
Annelik Rahim’den sanatmış Anne
Resul kızı! Rukiyye misali yaşa!
Ölümsüzlük sırrı Yar’daymış Anne
15 Şubat 2008
Suzan ÇELİK
ZEYD'İ SATTILAR
Dedi düzen bu! Zalimedir saltanat sabret evlat!
Bir pazar kurmuşlar öyle, satılır onda Sırat
Aciz kalmış hem düzeni; Ekmek yoksa yetim sat!..
Duymazlar mı Hakk emrini ne yamandır bu sanat!
Nedir evladım kilon.. Ya değerin? kaç kırat?
Ol düzene kölesin sen! Neden etmezler azat!
Ne dedi Ahzab’ta Mevla! Zeyd bile aslına evlat
Resul hanesinde fakat almadı künyesin, yok ruhsat
Koysan satarlar Zikr’i! Şu siyaset boş sanat
Yetim tükürür bak! Gaflete boyanmış ah surat
Emir kimdendir söyle! Pişmiş aşa zehir kat!
Kur’an vermişken hükmü! Söyle kimedir biat!
Derler büyüktür devlet, amma.. Değiliz hayrat
Can yavruyu verirler ele! İşte geldi son saat
Farkı yoksa kimsenin, suçlu düzen, temel sakat
Anladım tırpandır düzen, kasıt da kökleri hasat
Belli cahil düzendir bu, işlemez Furkan, Salat
Cahiliye kabirde! İster misin git yanına yat
Yetmez mi bu ihtiras! Tut kulağından çöpe at
Reva mı millete! Söyle bu mu özündeki gerçek tat?
6 Mart 2008
Suzan ÇELİK
YETİMLER İSYANDA
Bir doğum beklemekte yer! Çorak topraktır yeryüzü!
Gelişine hasret alem, gayri gülmez yetimin yüzü
Biz bize yettik ya Resul! İterler garibi, öksüzü
Ağlar yavru duymazlar! Gaflete döndü cahilin yüzü!
Nasıl Müslüman! Fikretmez! Hem Kur'andır her cüzü!
Ayağına çarık etti imanı! Çıkarır! Dönmüştür gözü!
İhtirası komaz mangalda külü, siyasetin harlıdır közü
Bakmaz ayete! Muhalefette! Nasipsiz mi! Unutmuş mu özü
Suret-i Hakk'dan sanırsın lakin! Küfürden ağırdır gürzü
Az kaldı yıkacak atiyi! Bir eyler nefsi yokuşu düzü
Sen! Yetimler Babası! Sensin Yar! Sensin sözümün özü!
Gel Resul! Zulme boyanır yeryüzü! Baharda istemem güzü
19 Mart 2008
Suzan ÇELİK
BİR ÇIĞLIK VAR SOKAKTA
Fethi mi özledin Mahzun Sevgili? Hasret gitti Eyyüb?ün
Saraçhane! Fatih?in vakfı! Ol yiğitler atına eyer ördün
Atın eyerler Ashab, aşkı için Resul?ün; günlerden daha dün
Ah İstanbul! Yıkıldın bir yokuşta, çağ yangınıyla öldün!
Yangın yıkmazdı ol Yokuşu! Belli vahşete gömüldün..
Çıplak bir çocuk! Avuç açmış ötede, görmedi! De ki kördün?
Büyükmüş Reis! Vasıtası eyersiz! Sürdü gitti.. Gördün?
Ne makamındadır sor hele; Yetmez mi keyif sürdüğün!
Eyerin de yok ayarın da, söyle hangi yolda yürürsün?
Az ötendedir mazlum. Sağır mısın ha! Makamında çürürsün
Kopacaktır kıyamet çığlığıyla mazlumun! Bekle görürsün
Kurulur Divan mutlak! Ol Makama sen makamsız yürürsün
Seyyid Baba Cafer! Kalk da söyle! Zindanda neden öldün?
Fethin asrı gelsin diye sen, Bizans?a; Zalime karşı yürüdün
Unuttu gafil kodesi yeğ tutan neydi makama; o asil hüznün!
Aynı çığlık sokakta! Zalim bizden görünür! Seçemez ardın-önün!
27 Mart 2008
Suzan ÇELİK
DÜŞÜRME YA RAB
İktidarsız düzen bakmaz sabiye!
Evlatlık verirler sanki cariye
Ciğerim bölünür ah bin pareye!
Yetim’in hatırına! Düşürme Ya Rab!
Elinde iktidar sanırmış hediye
Garibi yetimi.. İtermiş geriye
Servetim yavrum! Mevla’dan hediye
Namerdin eline düşürme Ya Rab!
Can yavru sokakta tükenir diye
Kutludur bu dava, almaz beriye!
Görmezmiş; davacı bizdendir diye
Gafilin eline düşürme Ya Rab!
Arifler sözünü duymaz ne diye!
Ufkunu karartır kendi eliyle
Çobandır sanırsın ahmak sürüye
Mecnunun eline düşürme Ya Rab!
Sunamaz merhemi gönüle yareye
Kararır gözleri bakmaz maziye
Allahım bu gidiş.. Böylece nereye!
Kör dövüş yerine düşürme Ya Rab!
07 Mayıs 2008
Suzan ÇELİK
HAKK DER GİDERİM
Vurulmuştum adline hakiki bir düş görmüştüm
Divaneydim derdimden dermansızdım ölmüştüm
Hakk sedasın işittim yoluna geldim düştüm
Ölsem de bil yolundan ayrılmam gayri Pirim
Derman ararken bir yerde yine dertlere düştüm
Ağlardım.. hem inlerdim.. yine derdinle hoştum
Aşk şarabın tadından, ben sevdadan sarhoştum
Ol sevdanın hatırına dertsiz bırakma Pirim
Adaletmiş bir adı.. Sanır ki kandım zalim!
Adilmiş vah düzeni! Ondan mı muzdaribim
Bildim ki Dost Mevla, Sade Hakk’a güvendim
Hiç mahkeme kadıya mülk olur mu ha Pirim
Bundan geri böyleyse Hakk der ben de giderim
Er yokmuş bu yerlerde Yar yoluna gelirim
Dikenliymiş yolların, olsun dertle ererim
Ellerin gülü yaban bildim bildim ah Pirim!
Başka divan tanımam davam yolunda Pirim
Pirim kurban olayım! Vah yanarım, eririm..
Yoldaşın olayım bırak, Son Durak’ta inerim
Dost’a varmazsam oradan bil divane giderim
21 Ağustos 2008
Suzan ÇELİK
YALAN
Yalan sarmış alemi misali yılan
Nasıl yaşar Hakk! Yalandan yılan
Er dedim yanıldım söyledi yalan
Bulmaz mı söyle dost ahire kalan
Virandır her yan eylenmiş talan
Ki böyle millete hep olmuş olan
El bizim, sözümüz yadigar kalan
Gafil yor kafan yok mudur molan!
Emanettir emani; olmadı korkulan
Yine olmaz mı birşey; Olacak olan!
Böyle olunur zahir saçını yolan
Ah Sadatın sözüdür gönüle dolan
25 Eylül 2008
Suzan ÇELİK
SOKAKLARIN ÇATISI OLSUN İSTANBUL FETHOLUNSUN
Yıl 1994, aylardan sanki o ay; Fetih temsili yaşanmakta
İstanbul şehremini tanımakta, öte yanda surlar yine halayda;
Fetih sanırsın, kanarsın feryada.. Ya o nedir? Yükselir arşa!
Az ötede bir çocuk! Tünermiş Bizans’ın köhnemiş kovuğuna
Tiner boğmuş beş duyuyu, sorular kaldı havada surlarda
Kör mikrofon! Cevap veremez çocuk; Sorma “Neden Orada?”
Ki mazlumdur.. Ne desin! Bir acı tebessüm dolanır burçlara
Öne çıktı öteki, öfkeyle.. Ve dahi kırgınlıkla;
"Onu büyüklere soracaksın sen! bize değil be abla!"
Git onlara sor hadi, sor! Sor ki çocuk neden sokakta!
A çocuk sağırdır cümlesi, sorsan da bir sormasan da
Surlar örter sırları! Ne dramdır.. Yaşar Ulubatlı bağrında!
Derler zalim Bizans! Çatısız!.. Çatısız öyle surlar da..
Bırak sazı, neşeyi a Gözüm! Maharet semaya çatı çakmakta!
“SOKAKLARIN ÇATISI OLSUN”! İnadına, inadına.. Olmalı mutlaka!
Müjdesi var Resul’ün! Fetih olur her daim! Durma sen de kutla!
Olur mu ki SOKAKLARIN ÇATISI..
Elbet OLUR, OLUR! İstanbul yeniden Fetholunur!
27 Ocak 2009
Suzan ÇELİK
GARİPTİR HEP YOLCULAR
Bu nasıl bir gidiş Allahım! Bir garip sefer
Gitti ukbaya yine ardına bakmadan bir nefer
Kaç yiğit kuşatmış Sultan hepsi Hakk’a yaver
Açıktır yolun ey Dost! Seni sade melekler över!
2 Nisan 2009
Suzan ÇELİK
DARRDADIR ACEZE
Buyurmuş Reis.. Fermanmış öyle(?); Han Fermanı üstüne!
Gitsin demiş ya nere; dağ başına.. Vah yetime, garibe!
Ah kimsesizim.. Ne bilsin ki aciz.. Kayışdağı nerede?
Vakt-i ahirde dara düşmüş aceze bir kör demde.. inlemede!
O nasıl Belediye! Uzaktan bakarmış öyle kimsesize-acize!
Han mirası! Kapı değil de, ok meydanı sanki sahte Reise
Oldu mu ya Reis! Utanır bak mızrak. Varmaz oklar hedefe
Basiretsizdir düzen çöpe gidecek zahir caanım nizamname de
Ok meydanı gerçekten! Dar-ül Aceze! Bir Han’ın sinesinde
Ahı vardır yetimin, El-Hamid sureti ki göründü akçesinde
Bilesin bak Reis dağlar bizi bil oklar O Han’ın kesesinde
Ekin bitmez mi.. Neden? Nice yanalım nara! Böyle daha nice!
İSTANBUL
17 Mayıs 2009
Suzan ÇELİK
LALE DEVRİNDE ÇİNGENE
“Lale devri çocuklarıyız..” ninnisiyle,
Laleler arasında tükenir ömrümüz böyle..
Sokaklar dolu lalelerle.. VESAİRE;
SOKAKLARIN ÇATISI YOK İŞTE!
Laleler, renk renk, desen desen..
Ne desen boş!
Sokaklara serilmiş paralar yine..
Laleler ve arasında bir çingene!
Çiçek satacak ama nafile..
Lalelerin yanında kim bakar kır çiçeklerine.
Evini de yıkmışlar, ne yapsın, çingene?
Gelen geçen otomobillerin yarı aralı camlarından ahını bırakıyor yüreğimin ta içine.
Ah çingenem! Sokakta, dileniyor besbelli..
O da ne; sırtında bir bebekle!
İn dedi ruhum ama Belediyenin otobüsü durağı çoktan geçti bile.
Beynimde o çocuk, gönlümde çocuk..
Ah kadın, ah çocuk!
Vah sokaklar! Çınlıyor yine!
Bir sonraki durak saraçhane yokuşu dibinde.
İndim alelacele.
Ne göreyim.. Yine bir kadın, bir çocuk yine,
Yine dileniyor az ötede.
Hava ayaz mı ayaz.. Böyle soğukta bir bebeğin, bir çocuğun sokakta işi ne!
Üşümüş de yavrucuk sığınmış tozlu battaniyesine!
Ah kadın! Üşütme çocuğu, var mı hakkın öyle! Belediye var ya az ötede..
Olmadı Vilayet! Yok mudur Bab-ı Ali de..
Ne dedim, ne anlatabildim..
Nafile!
Baktı durdu yüzüme sade.. Hissizce..
Belli ki inanmıyor verdiğim adreslere..
İSTANBUL
17 Mayıs 2009
Suzan ÇELİK
FİLİSTİN OSMANLIDIR
Eriyor insanlık.. Her taraf zulüm.. Her yanda ölüm ve acı!
Zalim olmuş zelil! Çocuklar vurur hem.. Unutmuş utancı!
Feryatta Filistin, ağlıyor Kudüs; hem gardaş, hem bacı!
Körmüş düzen.. Ko yıkılsın! Bırak.. Gayri gözleme tahtı-tacı
Kırdılar asayı! Yıktılar Musa'yı .. Namazı.. Lebbeyk! O haccı!
Töremiz bu mudur? Nerede.. O elinde; Osmanlı kılıncı!
Zalimler zillete yakışırdı.. El Hakk!.. Şimdi almada hıncı
Han'ıma hancı olamaz Bedbaht! Laf-ı güzaf anca kazancı
4 Mayıs 2010
Suzan ÇELİK
HÜZÜN HANEDE
Ey gül goncası ey Rana! Soldu mu söyle, soldu mu yüzün
Mahzundur halin, niceden dertli.. Hanede, hüzündeydin dün!
Unuttular maziyi! Ne dedi ceddin? Çok değil daha dünkü gün!
Gaflete dönmede alem, bağları zulmet.. Bir garip hali gördün
Nice gafil zevktedir.. Kendini görür sende; Sanır ki sen güldün
Bir sahte rüyaya daldılar.. Sahte Yiğitler! Attılar çöpe hüznün
Ey Râki! Meylin yok faniye bilirim.. Asla!.. Ya nedir bu hüznün
Haklısın ah öyledir; Ol Yar uzakta!.. Lakin ırak değildir köyün
23 Ocak 2010
Kavacık-İSTANBUL
Suzan ÇELİK
GİDESİM GELDİ
Gidesim geldi köyüme
Dönesim geldi özüme
Düşesim geldi közüme
Yanasım geldi Pirime
Yar aşkına yanasım
Himmetine kanasım
Alemi Yar sanasım!
Eresim geldi eresim
Hasretim şifa duasına
Ekmeğine çorbasına
Girsem gönül yapısına
Meftunum ol kapısına
Kapısında uyusam
Uykulardan uyansam
Uyansam ah uyansam!
Oy yanasım geldi ah!
Bir ah çektim derinden
Ölürüm hasretinden
Vursalar canevimden
Ayrılamam Pirimden
27 Ocak 2010
Suzan ÇELİK
DAĞLAR
Ah bu dağlar; Mekandır bize.. bize onlar otağlar
Tur’da Sinada.. Dostlar kisb-ü karda.. Hep Hiradalar
Nur’da, Sevr’de Yar.. Kur’an var; aşka boyanır çağlar
Ashab oradadır; kehfde.. Yiğitler öyle uyandılar
İlle dağlar, ille dağlar! Vahye hasret alem devran ağlar
Uhud’dalar sanırsın! Okçular! Sure-i Tur’dan sefere çıktılar
Kılavuz ol, eyle Kurban! Töreyi unuttular geçerken asırlar
Ört başım perde perde.. Erişsin aleme, ayandır sırlar
Açılsın dil; yansın sema! Yıkılsın zulmet, bu karalar!
Yol ver gidelim.. Virane ayak bağlar, karaya çaldı aklar
Nasıl kalp işlemez sala, katrandan katı! Şaşırdı oklar
Kör hançer mi! Hakk sözü! Yankı bulmaz nidalar!
Sarsılır Cudi.. Duymazlar! Sanki Hakk’dan cüdalar
Kararmış yüzle tuvadalar.. Ne sen sor, ne garip anlar
Çarmıha çakıldı dava Zeytin Dağındalar.. Sanırsın Romalılar
Ah kapılar! Yandı kül oldular.. Satılmakta bir pula sıratlar
Kaf dağında sunalar; Muhabbet ne.. hüzün ne.. Anlamazlar!
Adem Rahmet’te.. Kıldı karar.. Ademoğlu uçar! Mevla arar!
Ne gam ki Hakk dedik, ayandır Hakk! Gerçek Dost hala var
Delinmede dağlar, yaşıyor Ferhatlar, çağırıyor Davudlar
Gidelim gel Gönül! Uyan ashab! Ol mağara Sevr saklar
Bu aşkı başka değil, turlar, Cebel-i Nur’lar.. tavaflar paklar
Aşk bir faninin gözünde göğe çıkmak ve dağa sevdalanmaktır.
İSTANBUL
19 Haziran 2009 Cuma
Suzan ÇELİK
İSTANBUL NE RENKTİR
İstanbul'un rengini uykusuz gecelerime SOR BENiM
Asi benim, iSYANKARIM! Bu deliliği başka değil, imanıma YOR BENiM..
Ateşlerdeyim, tam 15 yıl gözümde güzelim, iSTANBUL.. HOR BENiM!
Yanar yakılır hüzün hem KAVRULUR! Yüreğimde KOR BENiM!
16 Kasım 2015
Suzan ÇELİK
YAŞIYOR OSMANLI
Kahramanlık alın yazım, şehadet sevdamdır benim.
Bosna'da, Filistin'de açan kan renkli gülüm ben.
Suriye gözyaşımdır ÇEÇEN KARDEŞİM!..
12/2020
Suzan ÇELİK
HESABIM VAR
Develerin derdiyle devlere savaş açtım!
Ebabil kuşuyum ben.
Yıllardan YILMADIM ve İşte BURADAYIM..
Namussuzlarla görülecek HESABIM VARDIR!
4/12/2020
Suzan ÇELİK
AH DE!
Ah Canım.. Müslüman kardeşim! Neredesin! Ol “AH!” nerede!
Ah çeker ervah! Madem duyarsın; Durma söyle, SUSMA ÖYLE!
Dut yemiş sanki alem.. Horozlar bile.. Ötmüyor; REHAVETTE!
Zalim.. Sanki dilsiz şeytan! İsrafil çağırıyor Sure, az kaldı Sur’a üfüre!
Görür, işitir de zalim işlemez Hakk’ı! Düşürür “AH!”sızlık gaflete
Ah Faruk! Bak sen adalete; Bir Hesabımız var.. Kalmıştır kıyamete!
Haykırışta bak Furkan, Kur’an!.. “AH!” inmede her an kalbin üstüne
Hem Muhammed Ahmed’dir! Hakk’ı övmede her an.. Uyan! “AH DE!”
15 Mart 2010
Suzan ÇELİK
EĞİN (KEMALİYE)
Bağrındadır bir dağın.. Eğindir.. Dağlar gibi ol şehir
Başı Munzur.. Yüceden.. akıtır aleme sırrını nehir
Bir türkü.. Çalınır gurbette; “Eğin murattır.. Sıladır” denir
Hasret kokar elleri.. Sevdalar kimedir? Kim anlar.. kim bilir!
Namı-ı diğer cennet bahçesi, Eğin ol Yar’dan.. Bilinir
Derler ki cennettendir yeşili..Rengini Mevla verir
Sevgiliden namedir Eğin.. Ondan yakar nağmeler, eritir
Paha biçilmez orada hüzne, hüzündür geline mehir.
Munzur ol beldede kanar.. Yanar da aşktan, az kaldı erir.
Kadıgölü delidir, yıkar alemi! Hakk’a sevdalı.. Velidir zahir!
Her köşesi yardır-Yar! Geçit yok; Anca Fırat.. İlle nehir!
Yar için delinir dağ, sen vuslata murat et, eğnine hüzün verilir.
30 Ekim 2009
Suzan ÇELİK
AYASOFYA VE BEN
Osmanlı kadar mağdur,
Hanedan kadar MAZLUM..
SIBYAN MEKTEPLERiMLE ben!
FAKAT madem direniyorsun
AYASOFYA sen..
Düştüğüm yerden KALKINACAĞIM..
19 Haziran 2016
Suzan ÇELİK
İSRAİL
Alemin sırtına kamburdur zelil
Yurtsuzluk nişanı tüm asır delil
Sanatı namertlik zulmetti gafil!
OI kabile devleti ondandır sefil
29 Haziran 2010
Suzan ÇELİK
MAHKEME KADIYA MÜLK DEĞİLDİR
Tam 9 ay oldu, bir haber gelmez devletten
Zalim semirir hem mazlum kapıda beklerken
Görmez davayı, dermiş davacı nasılsa bizden
Ah dostlar söyleyin böyle kadıyı neylerim ben
El yasını tutar da mazluma zulmedermiş hem
Onca kağıt, suçlar birikmiş yazmıyor kalem
Alsa eline ağlatır her satırı, acıdır mücadelem
Ah dostlar söyleyin böyle kadıyı neylerim ben
Duydum ki hasta olmuş hem yine bilmezmiş
Çocuklar demişim, tartı demişim dinlemezmiş
Kur’an emridir adalet.. Allahım sanki istemezmiş
Ah dostlar söyleyin böyle kadıyı neylerim ben
23.11.2020
Suzan ÇELİK
HESAP
Bir garip muamma sırdır gidişin
Aşka hasret baştan sona her işin
Gün gelir o gün boştur serzenişin
Ve o gün çıkışı yoktur bu asi inişin
Düzen böyle der kapılırsın gidişe
Zulmet her yan, aldanırsın her işe
Ses çıkarmazsın haklıyı da ezişe
Evet o gün çıkışı yoktur bu asi inişin
Haksız güçlü diye haklıyı sevmezsin
Davayı bekletir vakitlice görmezsin
Sen böyle gidişle hakikate ermezsin
Mutlak o gün çıkışı yoktur bu asi inişin
Suzan Çelik
18.12.2020
BAŞÖRTÜSÜ MÜCADELEMİZ
Saldırırken sırtlanlar suspustu bizimkiler
Aradım, kurban verilir dava yürür dediler
Ama, kurban kim dava nedir söylemediler
Nasıl dava ki toptan kaderimize terkettiler
Geride kalanlar Valilikle sürek avı sürdüler
Elde telsiz telefon zalime eskortluk ettiler
Müfettişler otomobil içinde tutanak kestiler
Ankara bir avukat tutmadı, sanki kördüler
Kraldan kralcılar oradan oraya sürdüler
Olmadı, başörtü cezalarını kanıt verdiler
Kararı uygulamamaya gerekçe gösterdiler
At izi it izine karışmışken ağlarını ördüler
Suzan Çelik
24.12.2020
SOKAK ÇOCUĞU
Adını sokak çocuğu koydular ey çocuk
Anne sıcaklığı vermez ki sokaklar, soğuk
Görürüm, kan damlar yüreğime oluk oluk
Ondandır her dem içim bir garip buruk
Bozuktur düzen, madem sokakta çocuk var
Ardır Müslüman olana bilseler ardır ar
Sanırsın ki köşkler ve koltuklar onlara kar
Böyle düzende kim olursa bize olmaz yar
Sen sokakta üşürken aldırmaz efendiler
Onların “vatan kurtarmak” gibi dertleri var
Bekle bebeğim inşallah sıra sana da gelir
Nasılsa vaadedilen Hakk Nizamı mutlak var
Suzan Çelik
27.12.2020
BEKLERKEN
Sabahlar oldu, akşamlar oldu ben beklerken
Yanmakta kalbim ateşten kordu ben beklerken
İçimde bir ordu, zapt edilmez, ben beklerken
Sabır işlerim nakış nakış yine ben beklerken
Ben beklerken sokaklar daha çok çocuk doldu
Sur gediği şehre taşındı çocuklara olan oldu
Efendiler baş tacı bencileyin haklı olan hordu
Her bir mücadelem işte böyle ayrı ayrı zordu
Suzan Çelik
02.01.2021
28 ŞUBATTA BEN
Zabıta’nın başörtülü ilk üst düzey memuruydum
Müdür konumum gereği sürekli göz önündeydim
Zabıta’da tüketici bürosu kurduk halkın çıkarı için
Ve bir de görkemli açılış töreni, halk duysun diye
Törende basın mensupları da bulundu tabii olarak
Geniş katılımlı düzenlediğimiz törene ilgi büyüktü
Türkiye’de ilkti, zabıtada tüketici bürosu kuruluyordu
Pek tabii ki basın mensuplarının ilgisini bekledim
Ancak onlardan biri tören boyunca ilgisini
Büro’nun açılışına değil bana yöneltti
Yüzüme yüzüme flaş patlatıyor, adeta taciz ediyordu
Hürriyet Gazetesinin bu tavrını yine de hayra yorduk
Ertesi gün gazeteyi aldık ve asıl gerçeği gördük;
Hürriyet Gazetesi büronun açılışını haber yapmamıştı
O sadece Manşetten şu başlığı atmıştı;
Tayyip’in Türbanlı Zabıta Memurları..
Ve fotoğraf altına da şu ifadeler;
Önceleri televizyonlarda tüketici programları yapan
Suzan Çelik Belediye’de işe girince tesettüre
uygun giyinmeye başladı..
Anlaşılan 28 Şubat sürecinin yaşandığı o günlerde
Hürriyet Gazetesi bizi resmen hedef göstermişti.
Suzan Çelik
02.01.2021
EBREHE VE DALKAVUKLARININ HİKAYESİ
Memuriyetimin üçüncü yılı soruşturmalarla geçti
Konu başımın tacı örtümdü, tesettür emriydi yani
Dayandıkları ise insan haklarına aykırı yönetmelikti
Soruşturma yürüten hem Belediye hem de valilikti
İki koldan geliyorlardı üstümüze dışarıdan ve içeriden.
Gün geçmiyordu ki kılık kıyafet soruşturması almayalım
Ve biz ne cevap verirsek verelim mutlak ceza alıyorduk
Dışarıdan da Vali Bey salmıştı müfettişlerini peşimize
Soruşturmalar için bir müfettiş grubu tayin etmişlerdi
Bu grup birimleri dolaşıyor ve başörtü-sakal arıyordu
Ben sokak çocukları projesi çalışmam için dışarıdaydım
İstanbul Vakfı binasında ve konuyla ilgili dış mekanlarda.
Zabıta Müdürlüğü beni müfettişle görüştürmek istiyordu
Kadrom oraya bağlı olduğu için mecburen kabul ettim
Vali müfettişiyle İstanbul Vakfı otoparkında görüştük
Müdür yardımcısı elinde telsiz ve yaya eşlik ediyordu
Hanımefendi aracının sadece camını araladı tenezzül edip
Buradan anlaşılıyordu ki sonuç da karar da baştan belliydi
Göstermelik tutanak düzenlenirken müfettişin tavrı ilginçti
Diyebilirim ki soruşturmaların asıl hedefi korku salmaktı
Sicil dosyamda yığınla başörtüsü cezası olmasına karşın,
“Bir suç için iki ceza olmaz” ilkesine rağmen bu denetleme..
Dış mekanda olanların özel hükümlere tabi olmasına rağmen..
Tesettürde direndiğim için verilmişti soruşturma izni. İtiraz ettim
Vali müfettişleri kapıda karşıladı Ve bildik cümle; annem de..
Ben de Ebrehe ve dalkavuklarının hikayesini anlattım
Çok etkilendiler ama sonunda savcılığa çağırıldım
Ne oldu bilmiyorum soruşturmalar ön incelemede kaldı
Suzan ÇELİK
Kayıt Tarihi : 3.1.2021
SABREDİYORUM
“Sabır” demiştiniz, “sabret..”
“Sabır en büyük hazinedir.”
Aynı gün Belediye’den ayrıldınız
Yusufiye’ye gittiniz ben de sürgüne
Siz sonunda “Mısır’a sultan” oldunuz
Ben ise müdürlük müdürlük kovuldum
Tartı dedim, çocuklar dedim sürüldüm
Çok dava kazandım ama nafile
Hakkımı alamadım birinden bile
4483 derler bir yasa varmış ülkede
Kadıyı kadıya şikayet ettirirmiş..
Hukuksuz yasaya takıldı hayallerimiz
Mahkeme kararları hükümsüz kaldı
Gelen gideni arattı bir adi düzende
Ben hala mücadeleyle sabrediyorum
Tedbir bizden takdir Yüce Mevla’dan..
Suzan Çelik
04.01.2021
KAVGAM
Hak davası benimkisi, bir yüce mesele
Sokaklar çocuk doludur ve tartıda hile
Sıbyan mektepleri derim yıllarca böyle
Yine anlatamam derdimi nedendir söyle
Turist gelecekmiş efendim.. de ki bana ne
Osmanlının sıbyan mektepleridir ihya etsene
Hesabı çetin olur hem bak, fakir hakkı, yedirtme
Hayır eserdir ve aslı gibi tahsisi gerek, yetimlere
Hak yerini buluncaya dek bitmez bu mücadele
Er ya da geç görecekler gerçeği, bu böyle
Daha beni böyle hünkarım yeter söyletme
Kavgam seninle değil bir adi düzenle
Suzan Çelik
05.01.2021
SIBYAN MEKTEPLERİ AÇILSIN
Bir acayip derde düştüm inilerim gündüz gece
Düşte gördüm hakikattir, söylenirim hece hece
Hem söylenmekle kalmam davalar güderim
Gerçek olmazsa düşüm, alır başım giderim
Sıbyan mektepleridir düşüm ey devletlim düşün
Çocuk evlerine dönüştürecektin unuttun düşün
Nedendir bildin mi yüzlerce yıldır ayakta bekliyor
Hünkar bekler taş mektep Ayasofya gibi direniyor
Yetim-fakir çocuklar için ihyası gerek bilirsin
Kanun da öyle diyor hayıreser aslına verilsin
Her mahallede birkaç sıbyan mektebi kurulsun
Binalar hazır, kendine gel Osmanlının ruhusun
Canlansın, şenlensin ecdadın vakıfları yeniden
Fakir ve yetim çocukların beklediği budur senden
Suzan Çelik
05.01.2021
HÜNKAR'A
Adalet sahibi ey devletlim ey hünkar
Yıllar sürdü davalarım, ruhum dar
Kazandım ama elde edemedim kar
Bekleye bekleye sabır da kalmadı
Sokaklar çocuk dolmuş, evsiz geziyor
Biz söyledikten yana 21 yıl geçiyor
Her geçen gün davam büyüyor
Müslümanım diyende yüz kalmadı
Bir sefil koyunun hesabı senden sorulur
Yarın Hakk nizamı mutlak kurulur
Olmadı mahşer, tartı, bir bir sorulur
Sağırmış cümle seslenirim duyan kalmadı
Suzan Çelik
05.01.2021
VURDULAR ABALIYA
Beni görevlendiren sırlarını farş ifşa etmiş
Bilmiyorum başka başka neler neler etmiş
Anlamam politika işinden kim kime ne etmiş
Anladığım o ki etkisi gelmiş bana yetişmiş
Aldılar görevden adamıdır mutlak diyerek
Sürdüler mezbahaya örtümden sürüyerek
Ömür tükettim müdürlük müdürlük gezerek
Hınç aldılar sanki sokak çocukları diyerek
Mahkeme kararlarını uygulamadılar hem
Böyle zulüm görmezdim belki haram yesem
Müslüman Müslümana bakmazdı böyle kem
Vuzuha erecektir mutlak bunlar etmişim kasem
Suzan Çelik
11.01.2021
HAKİKİ MAHKEME
Mahkeme diyorum beyler mahkeme!
Hani “Türk Milleti adına” diye başlayan.
Kaç karar verdi sayılmaz hepsi lehime
Lakin kağıtta, gereği getirilmedi yerine
Kendi memurunu mağdur eden devlet
Mahkemesinin kararını da uygulamadı
Konu sokak çocukları ve tüketici hakları
Nasıl verilecek hesabı, işler yarım kaldı
İnsan Hakları Mahkemesi var Avrupa’nın
Git dediler başvuru yolu açıldı ara hakkını
Hayır dedim şikayet edemem ülkemi
Hem onlar ki çocuk katili ne bilir adaleti
Derken emekliliğe zorlandım sonunda
Gönlüm istemeyerek de olsa emekli oldum
Fakat davalarımı öksüz bırakmadım asla
Onlar sürecek, sürüyor, hak yerini bulacak
Hakkımızı alacağız ve bunu alem duyacak
Hakiki adaletin yaşanacağı bir düzende
Gerçek mahkeme de kurulacak ve o mahkeme
Kendi kararlarının takipçisi mutlak olacak
Suzan Çelik
15.01.2021
YALANA DAYANDILAR
Mahkemeden beklenen karar gelmiş
Baştan sona yalan, o kadar düzmece
Savunmanın sırtı pek-kuvvetli imiş
Vurmuşlar abalıya sesi çıkmaz diye
Mahkeme kendi kararlarını görmemiş
Uygulanmadı diyorum; sahte evrak var
Uygulandı kabul edip kararı öyle vermiş
Evrakta sahtecilik suçu bu BELGESİ VAR
Hem müdürlük müdürlük dolaştırdılar
Mahkeme kararında da bu teyit edilmiş
Buna karşın görevlerime iade etmediler
Bu nasıl karar ki YALAN SÖYLÜYOR
Hem demişler; İdare’nin takdir yetkisi var
Memuru aylığına göre dilediği yere atar
Aylık maaş kimin umurunda beyler!
İşin ucunda tüketici hakları, çocuklar VAR
Senelerce müdürlük müdürlük boş oturtuldum
Yeri geldi bankamatik memurluğu yaptırdılar
Bunların bir hesabı olmalı değil midir!
Hesap sormak yerine YALAN SÖYLEDİLER
Suzan Çelik
17.01.2021
YALANCI
Edep yerlerde hem namertlik boydan aşmış
Hak bilmez densize sahtekarlık yakışmış
Yalancılığın tiyatrosu edebiyatı da varmış
Usturuplu söylendi az kaldı inanacağım
Yasa kılıfına büründüler, hukuk yenildi
Yasa-masa hikaye ağaların sırtı semirdi
Koca bir yalanla mazlum hakkı yenildi
Usturuplu söylendi az kaldı inanacağım
Zulmeden kazandı mazlum yine ahda
Lakin bu şarkı değil ilahi..BİTMEZ BURADA
Az kaldı yakındır adalet devri komaz darda
Yalanlar yenilmeye mahkumdur ille ukbada
Suzan Çelik
18.01.2021
DUYAN DUYSUN
Rüyalar ruhsuzdur geçit yok aşıklara
Serzenişim yada değil sade Dostlara
Davalar hülyadır düştüler kavgalara
Elimiz yetişmez nedendir kisb ü kara
Geceler hepten zifir gündüzler kara
Gel ey Dost yetiş nice yanalım nara
Arşa yükseldi feryatlar alıştık ahüzara
Aldırmıyor efendiler mazlumca ahlara
Bakmıyorlar kurbanım dahi sokaklara
Sussam olmaz olan olmuş inananlara
İçimdeki yara söylenir durur anlayanlara
Suzan ÇELİK
25.11.2021
ÜLKÜCÜ BENİM
Güzümü budaktan sakınmadım hiç
Koy kavgamı altın tasa kana kana iç
Politika bendeki sevdayı anlar mı hiç
Anlamaz derdimizi asla kansız piç
Derler aman haklı olsan da sus
Madem mazlumsun geri dur pus
Öyle, efendiler ahir demde suspus
Ben yemedim asla herze sen kus
Beni benden olanlar anlar sade
İçirirler kan tükürsem şifalı bade
Ondan sözümü demem asla yade
Bu dert ulaştırır zafere yakındır vade
Davalarım için türlü siyaset güttüm
Yeri geldi ağladım yerince güldüm
El etek öpmeden yolumu sürdüm
Her dem yiğitlik çün hep hürdüm
Suzan ÇELİK
6.12.2021
MERTLİK BENDE
Mertlik bendedir şu namert düzende
Yiğitlik bende hem, korkaklık üzende
Alçaklık o politika denizinde yüzende
Vefayı arama elde o bal şerbet süzende
Dost kuşattı bizi, sanma kılıç kalkanla
Boyanırız rengine aşkın sade al kanla
Daha nice söyleyeyim ey Yar sen anla
Hiç bir olur mu eller namaza kalkanla
Suzan ÇELİK
6.12.2021
HÜSRAN OLDULAR
Yaşamadan yazılmaz Dost ANLAMADILAR
Sade şiirlere kandı davamı OKUMADILAR
Belki okudu lakin onları sade şiir sandılar
Beyini politika bağlamış yandı ah YANDILAR
Yolum ukbaya çıkardı, onlar sade handılar
Kavgalarımın herbiri ayet ayet Kur’an’dılar
Davalarım ukbaya merdiven kurandılar
Anlamadı gafiller ondan belki hüsrandılar
Suzan ÇELİK
7.12.2021
UMUDUM VAR
Kaldırırım sokakların gaflet örtüsünü
Yazarım usanmam hazin öyküsünü
Satmışım meydanların süsünü püsünü
Duymazlar sokaktaki çocuğun türküsünü
Yıllar var amansız gümansız kavga saçtım
Allah için yel değirmenlerine savaş açtım
Bu uğurda ne yıldım ne mücadeleden kaçtım
Kimbilir davalarımla belki bir çığır açtım
Madem sokakta çocuk var bu bize ar olur ar
Ne olur tut elinden al kanadına sen de sar
Biri bile kurtulsa inan bu hepimiz için kar
Biliyor derdimi Yar o yüzden umudum VAR
7.12.2021
Suzan ÇELİK
SEN MİSİN BEN MİYİM!
Mesele anlaşıldı sanırım böylece
Ülkücü siz misiniz yoksa ben miyim
Meydan okuyorum uluorta hece hece
Ülkücü değilmişsiniz olsan bilmez miyim
Yıllardır kavga verdim dava güttüm
Halk için bir başıma mücadele ettim
İşte mesele ucundan da sen tut dedim
Demez olaydım ülkücü değilmişsiniz
Suzan ÇELİK
10.12.2021
AŞIKLARIN MECLİSİ
Bir meclise uğradım dün geceden
Sade sohbetti safi muhabbetten
Dünya değildi bir gece cennetten
Orada Allah için kardeşlikti mest eden
Ah o meclisti evet aldı beni benden
Götürdü ukbaya açıldı kapı birden
Ruh oldum ruh, kalmadı beden
Orada Allah için kardeşlikti mest eden
Belli ki bir oda açıldı bize haneden
Kalmadı eser kalbimdeki yareden
O mecliste oldum her dem kar eden
Orada Allah için kardeşlikti mest eden
12.12.2021
Suzan ÇELİK
KABA SABA EFENDİLER BAY'DILAR!
“Kadının adı yok” değil onu BAYAN koydular
Bizler hanımefendiyiz asıl onlar BAY’dılar
Cahiller! Annelerinin adını “bayan” koydular
Bizler “bayan” değiliz ama onlar BAYDILAR!
Koysan müminlerin annelerine bayan derler
İşte efendim şimdiki beyler böyle kaba erler
Mehir hakkından sorsan bilmem o ne derler
Kaba saba efendiler! Baydılar.. BAYDILAR!
Suzan ÇELİK
20.12.2021
DAĞLAR BİZİMDİR
Demokrasi masalıyla avuturlar milleti
Meclise aldıkları teröristle üçbeş serseri
Olur mu böyle taksim vur beline keseri
Bilmezler mi memleketim Osmanlının eseri
Üç seçime girdim sokak çocukları diyerekten
Tüketici hakları, zabıta ortada, haber yok etiketten
Vekil olmaktı niyetim gayri maksadım yoktu hizmetten
Üç seçimdir olmadı OLMAZ OLSUN dağlar bizimdir
Suzan ÇELİK
20.04.2023
GÖZÜMDE GAZZE
Gözümde Gazze orada çocuklar ölüyor
Anneler yavrularına kefenler giydiriyor
Bir büyük katliam bu tüm dünya görüyor
Gözümde Gazze mazlumdur alem biliyor
Gözümde Gazze varoluş savaşı veriyor
Bombalar yıldırmıyor şehadetle seviniyor
Bu duruş ki zalime karşı melekler imreniyor
Gözümde Gazze mazlumdur Allah biliyor
25.10.2023
Suzan ÇELİK
KUDÜS
Peygamberler şehri ey kutlu belde
Seni ağlatan nedir bildim ama söyle
Niceden dertlisin niceden böyle
Yakındır vaadedilen mutlak, öyle
Ey Kudüs Mescid-i Aksa’nda postallar
Camilerine alınmıyor Müslümanlar
Sokaklarında namaz için çatışmalar
Yakındır vaadedilen mutlak, öyle
Bir yanın Gazze’dir yangın yeri
Katlediyor zalim çocuk ve erleri
Fakat bekle ki yakındır o zaferi
Yakındır vaadedilen mutlak, öyle
25.10.2023
Suzan ÇELİK
TERÖR DEVLETİNE YAPTIRIM ŞART
Bir yanda bir avuç masum halk
Öte yanda toplar tüfekler ve tank
Bomba yağıyor yağmur yerine bak
Ne duruyorsun kalk artık kıyama kalk
Gazze ölüyor Gazze kan revan
Bebek çocuk.. Katil vermiyor eman
Kefenler biçiliyor kızlara anbean
Gün diriliş günüdür ecdadını an
Erler sakınmadı gözünü budaktan
Fayda gelmez sipere saklanmaktan
Bu atalet geliyor ancak korkaklıktan
İman varsa imkan var yardım Hakk’dan
26.10.2023
Suzan ÇELİK
UFKUNU KARARTMA GAZZE
Karalar kahpece savaşanların hakkı
Şehitlerin mazlum onlar yüzünün akı
Semana kara çalanın yakındır helakı
Mücahitler eliyle devirecek top ile tankı
Gazze’yle beraber Filistin özgürleşecek
Ve Kudüs o ki her damla kana değecek
Mescid-i Aksa’da Müslümanlar birleşecek
Mihenk taşısın varlığın küllerinden yeşerecek
28.10.2023
Suzan ÇELİK
FİLİSTİN OSMANLIDIR MİRASIMIZ TEHLİKEDE
Eriyor insanlık her taraf zulüm her yanda ölüm ve acı
Zalim olmuş zelil! Çocuklar vurur hem unutmuş utancı
Feryatta Filistin ağlıyor Kudüs hem gardaş hem bacı!
Körmüş düzen.. Ko yıkılsın! Bırak gayri gözleme tahtı tacı
Kırdılar asayı, yıktılar Musa'yı, namazı lebbeyk! o haccı
Töremiz bu mudur? Nerede; o elinde "Osmanlı kılıncı"
Zalimler zillete yakışırdı El Hakk! Şimdi almada hıncı
Han'ıma hancı olamaz Bedbaht! Laf-ı güzaf anca kazancı
4 Mayıs 2010
Suzan ÇELİK
DUYSANA EFENDİ!!
Bomba yağdırıyor mazlum üstüne düşmanın fendi
Lafla peynir gemisi yürümüyor görmedin mi efendi
Süslü sözler söylersin görmez gibi ah ölü bebekleri
Ahı çıkar bilmez mDisin her birinin üstümüzde vebali
Yaptırım gerek deriz kapat toprağımızdaki şu üsleri
Hem limanlar terör devleti israil’e kessin artık hizmeti
23.11.2023
Suzan ÇELİK