Tüketiciyi istismar edenleri caydırmak için uygulanan bir para cezasının 1998 yılından sonraki yıl artacağı yerde düşürülerek bu günlere nasıl geldiğini anlatmıştım. Cezai yaptırım rakamlarının tespiti teknik bazı hesaplamaları gerektirdiğinden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Basın Müşaviri''ni aramış ancak beklediğim sürede bir cevap gelmeyince hesaplayabildiğim ölçüde rakamlar üzerinde yaptığım kıyaslama sonucu şunu vurgulamıştım; "cezalar artacağı yerde azalmış, üstelik bu azalma cezaların genel olarak yaptırım gücünün artırılmasına yönelik bir yasal bir operasyondan kaynaklanmıştır."

Yazılarımda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı''na bu günlerde cezalar açıklanırken bu çelişkinin giderilmesi için birşeyler yapılmasının gereğini hatırlatmıştım.

Yazılarımla ilgili beklediğim cevap Sanayi ve Ticaret Bakanlığı''ndan geldi. Ancak cevapta yapılabilecek bir şey olup olmadığı değil, ceza rakamlarının teknik hesapları yer alıyor. Gecikmeli cevapta şu bilgiler var:

"4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''un yürürlüğe girdiği tarihte 5 milyon lira olan en düşük para cezası 4421 Sayılı Kanun''un yürürlüğe girdiği 1 Ağustos 1999 tarihinden itibaren 5.000.000 x 8 = 40.000.000.- (Kırk milyon) lira olmuştur ki anılan kanunda etiket ve fiyat listesi bulundurma zorunluluğu getiren 12''nci maddeye aykırılıklar için öngörülen ceza miktarı da budur."

Yazının devamında, en düşük ceza miktarıyla birlikte etiket cezasını da ifade eden bu örnek rakamımızın içinde bulunduğumuz 2001 yılı için 94 milyon 910 bin TL. olarak uygulanacağı anlatılıyor.

Bakan adına köşemize gönderdiği yazıda rakamlar konusunda bizleri bilgilendirdiği için Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Özcan Pektaş''a teşekkür ediyorum. Doğru; Bakanlığın açıkladığı bu rakamlar yasaldır. Ancak kanunlara uysa bile bu gelişmenin hakkaniyete uygun olup olmadığı hususundaki şüphelerim geçerliliğini koruyor. Yine soruyorum; 1998 yılında uygulanan en düşük para cezası 135 milyon TL. iken her yıl artması gereken bu rakam 3 yıl sonra nasıl olur da 94 milyon 910 bin liraya düşer?

Oysa bütün bu hesaplamaların asıl gerekçesi olması gereken Tüketici Kanunu''nun ceza hükümleriyle ilgili 25''inci maddesi de açıkça şunu diyor: "Para cezaları her yıl başında Türk Ceza Kanunu''nun Ek 2''nci madde hükümleri uyarınca artırılır." Yani cezanın yıldan yıla artırılması esastır, azaltılması değil. Oysa bu uygulama bir artışı değil, düpedüz azalışı ifade ediyor.

Tüketicinin ve rekabetin korunmasından sorumlu olan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı''nın sorunu Meclis gündemine getirmenin yolunu bulması, cezaların artış oranını tüketicinin beklentisi doğrultusunda ve böyle çelişkilere meydan vermeyecek bir formüle bağlaması gerekir.

Tüketici Kanunu gözden geçirilsin

"Tüketiciye Yasal Darbe" ve "Kanunlar Tüketiciyi Korusun" başlıklı iki yazımda Tüketici Kanunu''ndaki cezaların yaptırımının 1999 yılından bu yana geçirdiği azalış eğilimini büyütece almış ve ilgili birimleri duyarlılığa çağırmıştım.

Yazılarımızdan sonra Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürü Sayın Özcan Pektaş Sanayi ve Ticaret Bakanı adına köşemize cevap faksı gönderdi. Sayın Pektaş''ın da belirttiği gibi 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun''a aykırılık halinde kesilen cezaların parası, ceza tutanağını düzenleyen birimin kasasına doğrudan girmiyor. Bu cezalar devletin gelirleri arasına katılıyor.

Kanunun ceza hükümlerinin izlenmesinden sorumlu birimlerin art niyetli olmayacağı muhakkak. Çünkü Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, belediyeler ve mülki idarelerden her biri devletin eli ayağı konumundadır ve gelirlerinin büyük bölümü de devlet ödeneklerine dayanır.

Ancak; cezayı takip edenin doğrudan doğruya tahsil etmesine engel olan bu mantık başlı başına merkeziyetçi düşüncenin bir ürünüdür.

Örneğin daha önce de söylediğim gibi tüketiciye "tutturabildiği rakama" ürün satanları en iyi o yerin belediyesi tespit edebilir. Kanun bu yönde isabetlidir. Ancak bir denetimin etkin olabilmesi için yaptırımın da denetleyeni ilgilendirmesi gerekir. Belediyelerin, mevcut yasal uygulama çerçevesinde, kendi kasalarına girmeyecek cezaları titizlikle takip etmesini beklemek ne derece doğrudur?

Ayrıca yerel birimlerin kaliteli hizmet üretimine engel mali sıkıntıları bu cezaların kasalarına girmesiyle aşılabilir, tüketici de korunmuş olur. Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun mevcut eksiklikler ışığında gözden geçirilmeli, yaptırımlar konusu yeniden ele alınmalıdır.
8 Ocak 2001 tarihli yukarıdaki yazının linki şöyle; https://www.yenisafak.com/yazarlar/hasibenisa/yasalar-tuketiciyi-geregi-gibi-koruyor-mu-45791